*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: ONURLU YAŞAMAK SAVAŞI  (Okunma sayısı 1494 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 18909
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • www.kayseriengellilerdernegi.com
ONURLU YAŞAMAK SAVAŞI
« : Ocak 15, 2019, 03:45:56 ÖÖ »
ONURLU YAŞAMAK SAVAŞI

Bundan üç yıl önce bir ramazan günü öğleden sonra 15.30 civarı odamda tek başına otururken okul telefonu çaldı. Hem ramazan hem yaz tatili olduğundan o saatlerde benden (Okul Müdürü) ve bir hizmetliden başka kimse kalmamıştı. Telefonu açtım.
“Alo.” dememle karşıdakinin haykırır derecesinde bağıran sesini duydum.
“Sen okul müdürü müsün?”
“Evet benim buyrun.”
“Sen kimsin…sen kendini ne sanıyorsun…böyle müdürlük mü olur…sen sen ne yaptığını sanıyorsun?”
Şaşkınlık içinde haykırdığı için ne dediğini anlamaya çalışıyordum. Sesten kim olduğunu anlamam birkaç dakikamı aldı.
“Pardon Müdür bey…Ne dediğinizi anlayamıyorum. Lütfen sakin konuşur musunuz?”
“Sen kimsin ki ben seninle sakin konuşacağım.”
“Müdür Bey konu ne bilmiyorum ve benimle böyle konuşmamanızı rica ediyorum. Dilerseniz makamınıza geleyim, yüz yüze söyleyin bana ne söyleyecekseniz.” Dedim ama elim ayağım titremeye başladı. Ne olup bittiğini bilmiyordum ve karşımdaki kişinin benimle ne hakla böyle konuştuğunu anlayamıyordum.
“Sen, sen çıkma benim karşıma. Sen kim oluyorsun ha, ne sanıyorsun kendini. Sen böyle mi müdürlük yapıyorsun. Kalk o koltuktan hemen kalk. Bir de karşıma çıkacakmış…”
“Bakın sizi tekrar uyarıyorum. Üslubunuza dikkat edin.” Dedim ama nafile. Haykırarak ve hakaret ederek konuşmasına devam etti.
“Beni dinlemiyorsunuz anlaşılan.”
“Sen kimsin ki seni dinleyeceğim.” diyince kapattım telefonu. Evet evet yüzüne kapattım.
Ne olduğu, bu sözleri ne sebeple duyduğum, bu sözleri söyleyen kişinin ne cüretle bu tarz konuştuğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sesin tonu ve sözleri o derece sinirlerimi bozdu ki telefonu kapadım ama elim ayağım titremeye başladı. Yirmi küsür yıllık meslek ve özel hayatımda asla karşılaşmadığım bir üslupla beni hiç tanımayan birinin kaba hakaretlerine maruz kalmıştım.
Telefonun ucundaki ses, o zamanlar çalıştığım ilçede benim üst amirimdi. Birkaç ay önce göreve atanmış. Kendisi ile hoş geldin ziyareti dışında hiç karşılaşmamıştım ve tanışma imkanı oluşmamıştı henüz. Yani bana “sen kimsin, kimsin sen” diyor ve bunu bir aşağılama sözü ya da hakaret olarak kullanıyordu ama benim kim olduğum, nasıl bir insan ve nasıl bir yönetici olduğum hakkında gerçekten hiçbir fikri yoktu. Ama ne olmuşsa bir fikri olduğuna kanaat etmiş ve benimle bu konuşmayı yapabilmişti.
Neyse alt üst olan sinirlerim ve maalesef hala duyarlılık taşıyan kadın kalbim o kadar sarsılmıştı ki ağlamaya başladım. Ama bayılacağım yani o derece kötü oldum. Baktım iyi değilim ve şoktayım. Son derece güvendiğim bir arkadaşımı aradım. Sağ olsun hemen geldi. Biz olan biteni konuşurken telefonlarımız aralıksız çalmaya başladı. Tahmin ettiğiniz gibi hemen duyulmuştu olay. Duyan geldi, ne oldu, neden oldu konuşmaları sürerken her kafadan bir fikir çıkıyordu.
Biri;
“Gel hadi, gidelim müdür beyin yanına. Konuşalım neden böyle şeyler söylediğini?”
“Asla gitmem.” dedim. Şaşırdılar ama karşılıklı konuşulsun ki anlaşılsın durum vs gibi şeyler söylediler.
“Bana böyle sözler söyleyen birinin karşısına asla çıkmam. Telefonda yüz yüze konuşalım dedim. Çıkma karşıma dedi. Asla gitmem.”
“Aman canım sinirle söylemiştir. Hem gitmeyip ne yapacaksın?”
Bir başkası;
“Bak Sema sakın yanına bırakma bunu onun. Şikayet et, şunu yap bunu yap.”
“Hayır ben o karakterde bir insan değilim. Şikayet etmem veya bu olayı onu mahvetmek için kullanmam.”
Şaşırıyorlardı söylediklerime.
“E ne olacak? Ne yapacaksın peki?”
“Şu anda hiçbir şey. Çünkü duyduklarım karşısında kapıldığım hisler doğru davranmama engel olur. Biraz bekleyeceğim. Sakinleşip, düşüneceğim. Ondan sonra nasıl davranacağıma karar veririm.”
Kimisi çok takdir etti, kimisi yanlış davrandığımı söyledi. Ama umursamadım. Düşünmem ve duygusal anlamda sakinleşmem gerekiyordu çünkü. Yoksa ne farkım kalırdı bana sen kimsin diyen kimseden.
Olgun davranarak böyle dinginlik içinde kalmaya çalışıyordum ama kırılan onurum dünyamı alt üst etti. Evet onurum kırıldı. Çünkü sebebi her ne olursa olsun kimsenin benimle böyle konuşmasına müsaade edecek, amir, patron, başkan vs ne etiket taşırsa taşısın alttan alacak bir insan değilim.
Arkadaşlarım sağ olsun sık sık arıyor, geliyor, yokluyorlardı beni. Bir karar verip vermediğimi, ne yapacağımı merak ediyorlardı. Bir süre sonra kararımı açıkladım.
“Evet karar verdim. Okul müdürlüğünden istifa edeceğim. Ama o kişi benden özür diledikten sonra yapacağım bunu.”
“Hadi canım. Özür falan dilemez o.”
“Bekleyip göreceğiz. Ben ilahi adalete tüm kalbiyle inanan biriyim. Onun tecelli ettiği güne kadar işimi yapmaya devam edeceğim.”
Ve o günü beklemeye başladım. Sabırla ve her zamanki gibi kişisel vicdani ölçülerimle dolu bir durulukla çalışmaya devam ettim. Ne intikam almaya çalıştım, ne de kendimi anlatmaya. Beni yirmi küsür yıldır bulunduğum camiada tanıyanların nasıl bir insan olduğumu gayet iyi bildiklerine duyduğum güvenle.
Aradan yaklaşık yedi sekiz ay geçti. Makama çağrıldım. Özür konuşmasını dinledim. Giderken yanımda hazır götürdüğüm istifa dilekçemi imzalattım ve görevimden ayrıldım. Konuşmanın içeriğinde en dikkat çekici detay şuydu;
“Ama Sema Hanım biz de insanız. Hata yapabiliriz. Ne kadar büyük bir tepki verdiniz böyle?”
“Hayır Müdür bey. İnanın hiç büyük bir tepki vermedim. Yaptığım sadece bugünü sabırla beklemekti. Çünkü ben onurlu bir insanım ve siz benim onurumu hiçe saydınız. Ama o önemsemediğiniz onurum olmasaydı o zaman cidden büyük tepkiler verir ve sizi bunu yaptığınıza pişman ederdim. Oysa ben onurlu ve gururlu bir insan olarak intikam almaya çalışmaktansa insanların birbiri ile böyle konuştuğu ve saygısız davrandığı bir kuruma hizmet etmeye devam etmemeyi seçiyorum.”
Onur yani kişinin kendisine duyduğu saygı benim için çok değerli bir kavramdır. Bunca yıldır hep doğru davrandım demiyorum, bilerek bilmeyerek pek çok hata yapmış, birilerini incitmiş olabilirim. Ama hep çok dikkat ettiğim şey, kimsenin onur ve gururunu kırıcı davranışlar ve söylemler içinde olmamaktır. Çünkü kendisine saygı duymayan bir kişinin başkasına onurlu davranabileceğine inanmam.
Ve bilirim ki;
KENDİ İÇ DÜNYASINDA HERKES YAPTIKLARININ HESABINI ÖNCE KENDİNE VERİR VE ELBETTE GÜNÜ GELDİĞİNDE YÜCE ALLAH’A. NE KADAR KILIF UYDURSA DA NE KADAR İNKAR ETSE DE KENDİNİ YARGILAR VE CEZALANDIRIR.
KENDİNE KARŞI SAYGISIZ VE ONURSUZ BİR KİŞİ ÖFKE VE SALDIRGANLIK İLE MAKAMIN GETİRDİĞİ GÜCÜN BAŞ DÖNDÜRÜCÜ ETKİSİNDE KALINCA KADROSUNUN ONURLU İNSANLAR OLDUKLARINI UNUTABİLİR. VE O İNSANLARDA GÖREVLERİNDE KALMAK VS İÇİN KİŞİSEL ONURLARINDAN FERAGAT EDEBİLİRLER.
ANCAK ÖTE DÜNYAYA GİDERKEN HİÇ KİMSE KOLTUĞUYLA GİTMEYECEK. VE ORADA MAKAM FARKI OLMAYACAK. BUNU HEPİMİZ ÇOK İYİ BİLİYORUZ DEĞİL Mİ?

Mesele nerede biliyor musunuz ?Adalet duygusunun yerini intikam hırsına bırakmamakta (bence tabi)
alıntı