*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: Prof. Dr. Demirbaş; Nakilde azalma var  (Okunma sayısı 1792 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 18909
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • www.kayseriengellilerdernegi.com
Prof. Dr. Demirbaş; Nakilde azalma var
« : Kasım 16, 2017, 03:33:51 ÖÖ »
Prof. Dr. Demirbaş; Nakilde azalma var



Dünyaca ünlü organ nakli profesörlerinden Alper Demirbaş, 3-9 Kasım Organ Nakli Haftası nedeniyle yaptığı röportajda, içinde bulunduğumuz ay itibariyle organ naklinde azalma olduğunu söyledi.

Organ naklinde ülke olarak ne durumdayız, kısaca bahsedebilir misiniz?

Türkiye’de 2017 yılının Kasım ayı başı itibariyle önceki yıllara göre organ nakillerinde %4-5 civarında bir azalma var. Bu, normal sınırlar içinde kabul edilebilecek bir şey ama bizim ihtiyacımız olan organ bağışlarının ve organ nakillerinin artmasıdır. Özellikle böbrek nakillerinde geçen sene 3400’ün üzerini gören ülkemizin aslında ihtiyacı olan böbrek nakli sayısı 5000 civarındadır.

Türkiye’de organ nakli ve organ bağışı konusunda fikirleriniz nelerdir?

Türkiye’de bir de yanlış anlaşılan, belki de eksik vurgulanan bir nokta var. Türkiye’de canlı vericiden, yani akrabalardan yapılan organ nakillerinin, bir az gelişmişlik ya da bir olumsuz durum olduğu gibi bir düşünceye sahibiz. Kadavra sayısının, yani ölmüş insanlardan yapılan bağışlardan yapılan bağışların artması için oldukça yoğun çalışmalar var. Fakat son 10 yıl içinde bu konuda geldiğimiz nokta çok da istenilen düzeyde değil. Bunun nedeni yeterli eforun, yeterli çalışmanın yapılmaması değil, toplumumuzun sosyo-kültürel yapısıdır. Son toplamda gösterilmiştir ki, canlı vericiden yapılan organ nakillerinde elde edilen sonuçlar tüm dünya literatüründe daha başarılıdır ve ülkemizde canlı vericilerden yapılan nakiller toplam nakillerin yaklaşık &70-%75’i civarındadır.

Organ nakilleri kadavradan ve canlı vericilerden yapılabiliyor. Burada neye göre karar verilmekte?

İlk olarak, ailesinden birisi hastayken organ bağışlamaktan korkan ya da çekinen insanların ailesinden biri öldükten sonra organlarını bağışlaması, ölen kişinin organlarını bağışlaması bir tezat teşkil ediyor.
İkincisi, toplumlar aslında bağlı oldukları coğrafyaya göre belirlenir ve Avrupa’dan başlayıp Doğu’ya doğru geldikçe yapılan nakillerin büyük çoğunluğu canlı vericilerden, yani yaşayan kişilerden, aile bireylerine yapılan nakillerdir. Bu Yunanistan’da da böyledir, Bulgaristan’da da böyledir. Hele ki Asya’ya doğru gidildikçe asıl canlı vericili nakillerin yapıldığı ülkeler bizim coğrafyamızın hemen batısından başlayıp daha doğuya doğru giden ülkelerden yapılan nakillerdir.

Organ bağışı yapmayı düşünen kişilere yönelik neler söylemek istersiniz?

Canlı vericili, yani yaşarken organlarını bağışlayan insanların korkuları yersizdir. Bu ameliyatlar, canlı vericili böbrek nakli ameliyatları dünyada 1954 yılından beri, 63 yıldır yapılmaktadır. Asya ülkelerinde özellikle Japonya’da, Kore’de yapılan nakillerin neredeyse tamamı canlı vericilerden yapılmaktadır ve canlı vericilere zarar verme ihtimalimiz oldukça düşüktür.
Organ beklemeyen, organ bekleme listesinde hastası olmayan, organ beklerken ölen insan olmayan dünyada hiçbir ülke yoktur. Bu nedenle, organ bağışı ya da nakli konusunda genel strateji olarak belki de biraz eksik bıraktığımız ya da yapmaktan çekindiğimiz şey canlı vericilerin de artışının sağlanmasıdır. Çünkü elimizdeki olanaklar, bulunduğumuz toplumun kültürel yapısı, dini yapısı, yani genel yapısı daha çok aile bireylerine organ bağışlamak yönündedir. Ama nedense bu konuda bir korku da vardır.
 
6000’e yakın organ nakli gerçekleştirmiş bir cerrah olarak söylüyorum ki, Türkiye’de şu anda 70 bin civarı olan diyaliz hastası ve bekleme listelerinde bekleyen 22 bin civarındaki hasta sayısı kadavra vericilerle hiçbir şekilde nakle dönüşemeyecek bir potansiyeldir, bunun olması mümkün değildir. Ama canlı vericilerle yapılan nakil sayıları eğer bir miktar daha arttırılabilirse kadavra vericilerle birlikte organ bulamadığı için hayatını kaybeden hasta sayısının azaldığını görebiliriz.
Organ nakli yaptığımız binlerce hasta içerisinde çok sık olmasa da şöyle örneklerle karşılaştım. Küçük çocuğuna böbreğini ya da karaciğerinin bir kısmını bağışlamaktan korkan, eksik kalacağını zanneden, yaptığı işleri yapamayacağını zanneden anneler gördüm, bu çok üzücü bir şeydir, çünkü bu çocukların tek kurtulma şansları budur.

Türkiye’de ve Dünya’da birçok organ nakli merkezi mevcut. Bu konuda hasta merkez tercih ederken nelere dikkat etmelidir?

Organ naklinde en önemli noktalardan biri deneyimdir, sadece ameliyatı gerçekleştiren cerrahın değil, organ nakli ekibinin deneyimidir. Bizim yaptığımız nakillerin yaklaşık %20’si diğer merkezlerde yapılmayan, yapılamayan veya değişik nedenlerle olmaz denilen vericilerden yapılan nakillerdir. Bunları zaman zaman bilimsel makaleler olarak yayınlıyoruz. O nedenle, Türkiye’de canlı vericili nakillerde bağışçı havuzunun arttırılması da artık bir politika olarak düşünülmesi gereken bir durumdur. Bu iki ayaklı bir durumdur, yani iki organ kaynağımız var. Biri ölen kişilerin organları, diğeri yaşarken bağışlanan organlardır. Tabi sadece karaciğer ve böbrekten bahsediyorum. Bu iki havuzun birlikte arttırılması lazım. Biz nasıl olsa canlı vericilerden yapılan nakiller çok daha fazla buna daha fazla önem vermeyelim ya da bu insanlara, bağışçılara zarar veririz algısını yaydığımız zaman, hastaları eğer böbrekse diyalize, karaciğerse ölüme mahkum etmek durumundayız.
Türkiye organ nakli açısında oldukça iyi bir yerdedir, özellikle canlı vericili organ nakli sayısında ve başarı oranında oldukça iyi bir yerdedir. Bizim merkezimiz kurulduğu yıldan beri Batı’da ve Doğu’da istatistik yayınlayan, kayıt altına alınan organ nakillerini her yıl yayınlayan ülkeler arasındaki en yüksek böbrek nakli sayısı ve başarısı olan bir merkezdir. Karaciğer naklinde de 2017 yılı içerisinde ciddi bir sayı ve başarı oranı atılımı içindeyiz ama bu tabi yılların getirdiği tecrübe sonucu elde edilen bir şey. Dün kurulan merkezlerle 10 yıldır, 15 yıldır ya da çok ciddi sayılarda nakil yapılan merkezlerde elde edilen sonuçlar hiçbir şekilde birbirine eşit değildir ve bu konuda bilimsel çalışmalar da vardır. Halka bunun da anlatılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Organ Nakli Haftası (3-9 Kasım) için eklemek istedikleriniz nelerdir?

Beyin ölümü olan insanların organlarının kullanılması sonucu yapılan nakillerin arttırılması çok önemlidir ve yıllardır bu konuda da çok ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Ama artık bir stratejik aksiyon olarak canlı vericilerden de yapılan nakillerde, vericilere verilen zararın çok düşük olduğu halka anlatılmalıdır, halkın bundan korkmaması sağlanmalıdır. Bir diğer nokta da Türkiye’de çok fazla organ nakli merkezi oluştu. Organ nakli merkezi çok özellikli bir iştir, özellikle canlı vericili nakillerde canlı vericilere hiçbir zarar vermeden yapılması gereken ameliyatlardır. Bir organ nakli merkezinin kurulduktan sonra bizim öğrenim eğrisi dediğimiz yani ekibin, hastanenin organ naklini iyice anlaması, içselleştirmesi, komplikasyonları ve olabilecek riskleri görebilme şansı yapılan ameliyat sayısı arttıkça artar. Bu nedenle de yeni merkezler açılırken son derece, tabiri caizse ince elenip sık dokunması gereken bir durumdur. Organ nakli merkezi sayısı şu anda Türkiye’de çok fazla ve bu sayının da ancak yeterli ekipler olduğu zaman arttırılması gerekmektedir diye düşünüyorum. Çünkü organ nakli sadece bir ameliyat değil, bir prosedürdür, burada yapılan en ufak bir hata hem kullanılacak olan organın daha az verimli olarak kullanılmasına neden olabilir, hem de istediğimiz sonucu yani, insanları yeniden yaşama döndürme amacımıza hizmet etmeyebilir. Bu yüzden bu konuda oldukça dikkatli olmamız gereklidir.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum;
Diyaliz ve böbrek nakli arasında yapılan maliyet analizi çalışmalarında böbrek naklinin topluma ya da bütçeye olan maliyetinin diyalize göre çok çok daha düşük olduğu bütün dünyada her ülkede yapılan çalışmalarda kanıtlanmış bir şeydir. Tabii ki organ naklinde temel amaç insan hayatını kurtarmaktır, böbrek naklinde de amaç insanları diyalizden kurtarmak değil, insanların hayatını kurtarmaktır. Çünkü böbrek nakli yapılan hastalar, diyaliz hastalarına göre her yaş grubunda en az 5 kat daha uzun yaşarlar ve diyalizdeki maliyetin de 5 yılın sonunda böbrek nakli yapılan hastalardaki maliyeti yaklaşık %20’sine düşmektedir. Ancak, burada ufak bir serzenişte de bulunmamız gerekiyor. Organ nakli bilindiği üzere devletin sağlık politikaları gereği ek ücret alınması mümkün olmayan bir alandır ki bu doğrudur. Çünkü organ nakli olacak hastaların büyük çoğunluğu düşük sosyo-ekonomik gruptan olan insanlardır. Yaklaşık 7-8 yıldır organ nakli fiyatlarına Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından hiçbir zam yapılmamış olması ve maliyetlerin çok artmış olması da önümüzdeki yıllarda sadece özel sektörün değil kamu sektöründe de bu ameliyatların yapılma sayısını azaltabilir. O nedenle devletin organ nakli için hastanelere yapacağı sabit ödemelerin artık bir miktar arttırılması gerektiğini düşünüyoruz, çünkü 8 yıl önceki maliyetlerle şimdiki maliyetler aynı değil. Organ nakli özel sektörde de kamu sektöründe de her türlü hastanede ücretsiz olarak yapılan bir şeydir. Bu bir devrimdir, bu çok ciddi bir olaydır ve bu konuda biz bu politikanın çok doğru bir politika olduğunu, ama bunun sürdürülebilir olması için artık bu fiyatların yeterli olmadığını düşünüyoruz. 


Kaynak gunhaber.com.tr