*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: Unutmayalım ki hayatın her anı hepimiz için bir sınavdır  (Okunma sayısı 1822 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • öMeR
  • Administrator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 18899
  • SiTe YöNeTiCiSi
    • www.kayseriengellilerdernegi.com
Unutmayalım ki hayatın her anı hepimiz için bir sınavdır.

Verilen sözlerin yerine getirilmesi ayrıca çok büyük bir önem taşır. Beğeneceğinizi umduğum bir öykü. İyi okuyun dürüstlük adına güzel bir ders. Ömer 36 yaşına o sene basmıştı, kendinden emin çok zeki ve çok çekici bir genç adam olmanın asaletini taşıyordu. 10 gün sonra Kore'deki bir savaşa katılmak üzere İngiltere'den ayrılacaktı, hiçbir şeyden korkmuyordu ama duygusallığı nedeniyle, ülkesinden ayrılma fikri zor geliyordu ona.

Ağır adımlarla büyük kütüphaneden içeriye girdi, bir kitap alıp oturdu ve okumaya koyuldu. Gerçekten de çok güzel temalara değinmiş etkileyici bir kitaptı elindeki, ama daha da güzel olanı kitabı daha önce başkasının da okumuş ve bazı yerlere notlar almış olmasıydı. Okuyanın notlar aldığı bölümler Ömer'i de derinden etkiliyor, notları okudukça sarsıyordu. Kim olabilirdi bu? Hemen kütüphane memuresine gitti ve daha önce kitabı okuyan kişinin kim olduğunu öğrendi. Derya adında bir kadındı, adresini aldı ve eve varır varmaz bir mektup yazdı:

- "Büyük Kütüphanede bir kitap okudum. Eklediğiniz notlar karşısında hayranlık duyduğumu belirtmeliyim. 10 gün sonra Kore'ye gidiyorum, sizi tanımak - mektuplaşmak istiyorum. Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum."

Derya'dan olumlu cevap geldi ve mektuplar ardı arkasına yazılmaya başlandı.

Her yeni mektupta birbirlerinden biraz daha etkileniyor, yüreklerini birbirlerine biraz daha açıyorlardı. 2 sene bu şekilde geçip gitti. Ömer ve Derya birbirlerine belki binlerce mektup yazmış, her mektuptan ayrı tatlar almışlardı. Ömer'in ülkeye geri dönme zamanı gelmişti, son mektubunda Derya'yı görmek istediğini yazdı.

- "Ancak seni tanıyabilmem için bana bir resmini gönder lütfen" diye ekledi. Derya buluşmayı kabul etti fakat resmi göndermedi. "Resmin ne önemi var ki? Bizi ilgilendiren kalplerimiz değil mi? Yakama kırmızı bir çiçek takacağım" dedi.

Günler birbirini kovaladı ve Ömer ülkeye döndü. Trenden indiği ilk anda gözleri Derya'yı aradı. Bir müddet bakındı, sonra kalabalığın arasından şimdiye dek gördüğü en güzel kadın belirdi. Uzun boylu, çok güzel vücutlu, uzun sarı saçlı, masmavi iri gözleri ve mavi elbisesiyle muhteşem bir kadındı. Kadına doğru bir adım attı, ama yakasında hiçbir şey yoktu. Kadın gözlerine baktı ve :

- "Merhaba denizci, benimle gelmek ister misin?" diye sordu. Tam o sırada güzel kadının omuzunun üzerinden, yakasında kırmızı çiçek olan kadını gördü. Kısa boylu, şişman sayılacak kiloda, gri kısa saçlı, tozlu uzun pardesüsü ve kalın bilekleriyle öylece duruyordu.

Ömer şaşkındı, az önce hayatında gördüğü en güzel kadından bir teklif almıştı ancak karşısında da yüreğine aşık olduğu kadın duruyordu. Kendini toparladı ve yanından geçen dünyalar güzeli kadına aldırmadan ilerledi. Elinde Derya'yı birbirlerini tanımalarını sağlayan kitap vardı. Elini uzattı, "Merhaba Derya" dedi gözlerinin içi gülerek.

- "Pardon" dedi kadın. "Ben Derya değilim. Az önce buradan geçen sarı saçlı mavi elbiseli bayan yakama bu çiçeği taktı ve bunun hayatının sınavı olduğunu söyledi. Sizi garın çıkışındaki cafe'de bekliyormuş..."